1841

MS’e uyumda stres-başetme modelini araştıran bir çalışmada duygu odaklı başetme yönteminin, bir yıl arayla alınan ölçümlerin ikisinde de uyumu olumsuz etkilediği, bunun yanında bir yıl sonra alınan ölçümde, problem odaklı başetmenin sağlık durumunu az da olsa  olumlu etkilediği bulunmuştur (Pakenham, 1999).

 

Duygu odaklı başetme yöntemlerinden kendini suçlama, hayal kurma ve kaçınmanın uyumla olan negatif korelasyonu başka çalışmalarda da bulunmuştur (Smith ve Wallston, 1992, Akt. Pakenham, 1999). Ancak, duygu odaklı başetme yönteminin tamamen olumsuz olduğu kanısına varılmaması gerekir. Çünkü, pozitif yeniden yorumlama (Folkman ve Lazarus, 1980, Akt. Pakenham, 1999), kabul (Carver, Scheier ve Weintraub, 1989, Akt. Pakenham, 1999) gibi yapıcı duygusal odaklı diğer yöntemlerin, MS’e uyum sürecinde yardımcı olabileceği, ancak bu araştırmada kullanılan ölçek maddelerinin bu başetme yöntemlerini içermediği bildirilmiştir (Pakenham, 1999).

 

MS tanısı yeni konmuş hastalarda depresyon ve başetme yöntemlerinin araştırıldığı bir çalışmada, geçmiş veya gelecek değil de “şimdi” odaklı MS’lilerin depresif düzeylerinin bu stratejiyi kullanmayanlara oranla daha düşük oldukları bulunmuştur. Bu stratejinin etkinliği şu yönde işleyebilir. MS’in, ilk dönemlerinde ortaya çıkan fiziksel engel oldukça düşük olmaktadır. Kişinin “şimdi” ye  odaklı düşünmesi, onun fiziksel olarak hastalığa rağmen hala iyi düzeyde olduğunu düşünmesini, dolayısıyla günlük aktivitelerini tanı konmadan önceki dönemde olduğu gibi sürdürmesini sağlamaktadır. Bireyin geçmişi düşünüp özürünün olmadığı günleri anımsaması ve gelecekte de özürlü olacağını düşünmesi depresif semptomları tetikleyebilir (Sullivan, Mikail ve Weinshenker, 1997).

 

Bu çalışmanın dikkat çekici ve literatürle ters düşen bulgusu kaçınma ve inkar stratejilerinin depresyon riskini arttırmadığıdır. Halbuki, daha önce klinik örneklemlerle yapılan çalışmalarda ve popülasyon çalışmalarında bu iki yöntemin  depresyon için risk oluşturduğu bulunmuştur (Feifel, Strack, ve Nagy, 1987; Folkman ve ark., 1993; Folkman ve Lazarus, 1986; Lazarus, 1993; Quinn ve ark., 1987 Akt. Sullivan ve ark., 1997).

 

Bu bulgular şu anlama gelebilir: Tek başına inkarı, başetme yöntemi olarak kullanmak depresyon riskini arttırmayabilir. Hatta, hastalık tanısı konduktan sonra , kişinin kronik bir hastalığa sahip olma düşüncesine yavaş yavaş alışmasını, özür ve hastalıkla ilgili tehdit edici bilgileri özümsemek için gerekli zamanı sağlayabilir (Shontz, 1975 Akt., Sullivan ve ark., 1997). İnkarın uyum üzerindeki olumsuz etkisi, hastalığı önleyici davranışları, iyileşmek için yapılması gerekenleri  ya da  uyumu sağlayacak bir davranışı engellediğinde ortaya çıkmaktadır (Sullivan ve ark., 1997).

 

Motivasyon, depresyon, psikolojik uyum, akademik başarı gibi konularla doğrudan bağlantılı olduğu düşünülen kontrol duygusu ve buna bağlı olarak da denetim odağı (kontrolün kimin elinde olduğuna dair kişisel inanç) MS araştırmalarında ele alınan konulardan bir diğeridir. İçsel denetim odağına sahip kişi hem olumlu hem de olumsuz yaşantılarında kişisel kontrolü elinde bulundurduğuna inanır. Dışsal denetim odaklı kişi ise yaşantılarının kendi kontrolü dışında geliştiğini, bunların oluşmasında kader, şans ya da başka çevresel etkilerin rol oynadığını düşünür.

 

Bazı araştırmacılar içsel denetim odağına sahip hastaların duygusal uyumlarının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur (Brooks ve Matson, 1982; Halligan ve Reznikoff, 1985  Akt. Rao ve ark., 1992).

 

Yapılan araştırmalarda, hastaların MS’in atak ya da çekilme döneminde olmalarının psikolojik rahatsızlıklarla dolayısıyla uyumla ilgisi konusunda tutarlı sonuçlar elde edilmemiştir (Warren, Warren ve Cockerill, 1991). Ancak, MS’in hangi döneminde olursa olsun hastaların stresi algılama şekillerinin ve sosyal desteğin olmamasının psikolojik rahatsızlıklarla korelasyon gösterdiği bulunmuştur (Dalos ve ark., 1983; Logsdail ve ark., 1988 Akt. Warren ve ark., 1991).

 

 

 

MS ataklarının olmadığı dönemlerde hastaların başa çıkma, uyum ve umut düzeylerinin daha yüksek olduğu ve dolayısıyla MS’e karşı daha olumlu tutumlar sergiledikleri  bulunmuştur (McIvor ve ark., 1984).

 

Kronik bir hastalığa uyum sürecinde kişinin yaşadıklarına getirilmeye çalışılan açıklamalardan biri Matson ve Brooks’un (1977), Kübler- Ross’un  (1969) ölümle ilgili modeline dayandırarak oluşturdukları modeldir. Bu modele göre kişi uyum sürecinde inkar, direnç, kabul ve uyum ya da bütünleşme aşamalarından geçer. Her aşamada uyum bir öncekine göre artmaktadır (Akt. Walsh ve Walsh, 1987).

 

Bu modelin yanı sıra diğer bir açıklama da,  çiftlerden birinin MS olması durumunda çiftlerin hastalıktan önceki sosyal ilişkilerini devam ettirdiklerini ya da MS olmayanlarla ilişkilerini kopardıkları (bazen yaşadıkları yeri değiştirme) yönündedir (Miles, 1979, Akt. Maybury ve Brewin, 1984). Ancak bu yollardan hangisinin uyum sürecine daha büyük katkıda bulunduğu bilinmemektedir. Belki de önemli olan uyum için ne yapıldığı değil, davranışın ne için yapıldığı olabilir. İlişkileri devam ettirme ya da koparma stratejilerindeki temel neden sosyal destek bulma çabası olabilir (Maybury ve Brewin, 1984 ).

 

Sosyal ilişkileri sürdürmenin yollarından biri olan boş zaman aktivitelerine katılım konusunda MS’li hastaların fiziksel özür düzeyleri düşük olsa bile sosyal ve boş zaman aktivitelerine daha az katıldıkları (Staples ve Lincoln, 1979 Akt. Rao ve ark., 1991b) , bedensel özürü bulunmayan kişilerle iletişim içinde bulunan MS hastalarının da böyle bir ilişki içinde bulunmayan hastalara oranla duygusal uyumlarının daha iyi olduğu bulunmuştur (Maybury ve Brewin, 1984; Rao ve ark., 1992).

 

MS’li diğer kişilere yardım etmenin MS’li hastalar üzerinde fiziksel ve psikolojik etkilerinin araştırıldığı iki yıl süren  bir çalışmada, telefonda başka MS’lilerle konuşan MS’ liler, diğer MS’lilere yardım etmedikleri (araştırma öncesi) zamana oranla yaşam kalitelerinde yükselme olduğunu, bu yükselmenin özellikle ikinci yılda gerçekleştiğini bildirmiştir. Ayrıca, katılımcıların kendilerindeki bu gelişmenin farkında oldukları, dikkatlerini dışa yöneltebildikleri ve yaşam kalite algılarının (sağlık durumlarındaki değişimin) olumlu yönde değiştiği de elde edilen sonuçlar arasındadır. Dışa yönelerek başkasına destek vermek, kişilerde, MS’le ilgili düşüncelerini, MS’in yol açtığı yorgunluk, özür gibi etkenleri, kendi hastalık durumlarını, yaşam kalitelerini  yeniden değerlendirme fırsatı yaratmış olabilir (Schwartz ve Sendor, 1999).

 

Maybury ve Brewin’in (1984) 24 kadın ve 12 erkek MS hastasıyla yaptığı araştırmada sosyal ilişki ile MS hakkında hastanın bilgisi ve uyum arasındaki ilişkiye bakılmıştır. MS hakkında hastaların bilgisi, demografik özellikler, özür oranı, özürlü diğer kişilerle kurulan ilişki ve psikolojik uyum arasında bir ilişki bulunamamıştır (Maybury ve Brewin, 1984). MS hakkındaki bilgiyle uyum arasında bir ilişki olmaması bu ikisi arasındaki ilişkinin beklenenden daha karmaşık olabileceği, hastalık hakkında bilgiye ulaşmada kişisel farklılıklar gösterebileceği (kimi bilgi edinmekten özellikle kaçınabileceği gibi kimi de daha çok bilgi sahibi olmak isteyebilir) veya MS hakkında bilgi edinmenin uyuma katkısı olması için pratikte işe yaraması gerekiyor olabilir. Başka bir deyişle, MS’li kişilere verilecek eğitimin hastalığın getirdiği sorunlarla başetmede doğrudan kullanılabilecek bilgiler olması gerektiği sonucu çıkartılabilir (Maybury ve Brewin, 1984 ).

 

Hastalık süresi ve özür derecesi depresyon ve sosyal uyum konularıyla ilişkili bulunmuştur. Zamanla MS’e uyumun olumlu yönde arttığı gözlemlenmiştir. MS semptomlarının genç yaşta başlaması, dolayısıyla kişilerin kronik bir hastalığın getirdiği sorunlarla uğraşmaya psikolojik olarak hazırlıklı olmamaları doğaldır. Bu çalışmada, hastalık değişkenlerinden daha çok stres, bilişsel değerlendirme ve başaçıkma yöntemlerinin uyumu açıklama gücüne sahip olduğu gözlemlenmiştir (Pakenham ve Stewart, 1997).

 

Benzer şekilde, Sullivan ve arkadaşlarının (1997) araştırmasında MS semptomlarının ağırlığının depresyonla ilişkisi bulunmamıştır. Bir başka deyişle, depresyonu belirleyen önemli faktörlerden birinin MS semptomlarının derecesi değil, kişinin bu semptomlarla başetme tarzı olduğu düşünülmektedir. Ancak, kronik ilerleyen MS’li kişilerin, hastalıkla geçen sürelerinin daha uzun olmasından dolayı psikolojik uyumlarının daha yüksek olduğu ve genel tutumlarının olumlu olduğu varsayımı Evers ve Karnilowicz’in (1996) araştırmasında doğrulanmamıştır.

 

Özür düzeyinin, ilk ölçümden bir yıl sonra alınan ikinci ölçümde uyumu yordayan tek değişken olduğu bulunmuştur. Bu bulgu, MS alanında yapılan çalışmalarla tutarlıdır. Çünkü bu çalışmalarda da genel olarak, MS’in süresi, MS’in düzeyi ve uyum arasındaki bağlantı, özür ve uyum arasındaki bağlantıdan daha zayıftır. MS’e uyumun zamanla artması, MS’in genelde genç yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkması ve kişilerin yaşamlarının bu kısmında kronik bir hastalıkla uğraşmak için psikolojik olarak hazır olmadıkları ancak zaman ilerledikçe bu durumla başetmeyi öğrenmelerine bağlanabilir. Genel olarak, özür, değerlendirme, sosyal destek ve başetmenin MS’e uyum sürecindeki önemi ortaya çıkmaktadır (Pakenham, 1999).

 

Literatürde değişik sözcüklerle ifade edilse de kişinin kendisini nasıl gördüğü olarak tanımlanabilecek benlik imajı, benlik saygısı ya da benlik algısının MS’e uyumu en iyi yordayan değişkenlerden biri olduğu bulunmuştur (Matson ve Brooks, 1989, Akt. Walsh ve Walsh, 1989)

 

Benlik saygısı, 113 MS hastasıyla yapılan bir araştırmada, fiziksel özürü en çok olan ve inkar aşamasında olan MS’lilerde en düşük olarak bulunmuştur. Benlik saygısı en yüksek olanların ise fiziksel özürü en az yani hareket kısıtlılığı en az olanlarla, bütünleşme aşamasında olan MS’liler olduğu belirlenmiştir. Matson ve Brooks’un, Kübler-Ross’un yakınların ölümüne uyumla ilgili modeline dayandırarak oluşturdukları hastalığa uyum modelinin ileri aşamalarında olan kişilerin psikolojik olarak daha sağlıklı oldukları, dolayısıyla benlik saygılarının da bu yüzden daha yüksek olduğu ve MS’in getirdiği sorunlarla daha iyi başaçıktıkları düşünülebilir (Walsh ve Walsh, 1987).

 

MS’le ilgili uzunlamasına yapılan az sayıdaki çalışmalardan birinde, hastaların MS’e olumlu yöndeki uyumlarının  ilk on yıl içinde gerçekleştiği,  benlik algısının gelişmesinde en önemli faktörün hastalığı kabullenmekle ilgili olduğu ancak din ve aileyi başetme yöntemi olarak kullananların benlik algılarında uzun dönemde düşüşler olduğu görülmüştür (Aikens ve ark., 1997).

 

MS hastalarıyla yapılan bir araştırmada, MS grubunun benlik saygısının kontrol grubundan daha düşük olduğu ancak, hastalığı kabullenenlerin benlik saygılarının kabullenmeyenlere oranla daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ayrıca, MS’in yarattığı özürden dolayı baston gibi yardımcı araçlara gereksinim duyuldukça benlik saygısının düştüğü belirlenmiştir ancak bu çalışmada fiziksel özür benlik saygısının en düşük yordayıcısı olarak ortaya çıkmıştır (Walsh ve Walsh, 1989).

 

Öz etkinlik algılarındaki farklılıklar MS’in getirdiği belirsizlik ve değişkenlik kişinin yaşam kalitesini de etkileyebilmektedir (Scwartz ve ark., 1996). Bir çalışmada depresif MS’lilerin, depresif olmayanlara göre, öz etkinliklerini daha düşük algıladıkları bulunmuş, ancak öğrenilmiş çaresizliğin depresyonla bağlantısının öz etkinlikten daha yüksek olduğu da belirtilmiştir. Dolayısıyla, öz etkinliği yüksek MS’lilerin psikolojik uyumlarının daha yüksek olduğu  ve psikolojik rahatsızlıklarının daha az olduğu bildirilmiştir (Shnek ve ark., 1995 Akt. Scwartz ve ark., 1996).

 

Öz etkinlikle bağlantılı olarak karşımıza fiziksel özür çıkmaktadır. Fiziksel özürle, psikolojik uyumsuzluk arasında basit doğrusal bir ilişki aramak yanlış olabilir. Hastanın durumunu olduğu gibi kabullenmesi, MS’in getirdiği özürü, benlik saygısında bir düşme olmadan karşılamasına yardımcı olabilir. Hatta, durumun sağlıklı şekilde yeniden değerlendirilmesi, özüre rağmen benlik saygısını arttırabilir (Matson ve Brooks, 1989 Akt. Walsh ve Walsh, 1989).

 

Bu değerlendirme, özürün getirdiği sorunları gidermek için  gösterilen yoğun  çabanın kimi zaman kişinin daha önce farkına varmadığı potansiyelini farketmesini ve gerçekleştirmesini sağlayabilir. Bir başka deyişle, kronik hastalıklara uyum süreci sadece  özürün getirdiği sınırlamaları değil, düşüncenin yeniden yapılandırılmasını da içermektedir (Strauss, 1985, Akt. Walsh ve Walsh, 1989).

Düşüncenin yeniden yapılandırılmasına ve potansiyeli keşfetme bakış açısına yönelik bir araştırma Mohr ve arkadaşları (1999) tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada, MS’in psikososyal etkileri moralin bozulması (stres, çaresizlik, yetersizlik duygusu, benlik saygısının kaybedilmesi, yabancılaşma vs.) ilişkilerin bozulması ve olumlu çıkarımlar/yaşantılar (ilişkilerin derinleşmesi, yaşamı değerli bulma, maneviyatla ilgilenme) olarak üçe ayrılmıştır. Bu araştırmada, olumlu yaşantıların MS’in doğrudan etkisi mi yoksa başa çıkma yöntemlerinden biri mi olduğu konusu açık değilse de, MS’li kişilerin olumlu yaşantılarının, moralin bozulmasından iki kat ve ilişkilerin bozulmasından üç kat daha çok rapor edildiği en dikkat çekici noktadır.

 

MS’e uyum süreçlerini etkileyen faktörler  olarak da iyimserlik ve sosyal destek algısını ele alan araştırmalar vardır. Algılanan sosyal desteğin MS’le başa çıkmanın en iyi yordayıcısı olduğu  (McIvor ve ark., 1984) ve MS’li hastalardaki depresyonla iyimserliğin negatif korelasyon gösterdiği bulunmuştur (Fournier, Ridder ve Bensing, 1999).

 

Başaçıkma yollarının öğretildiği müdahalelerin MS’li hastalarda (Foley, Bedell, LaRocca, Scheinber ve Reznikoff, 1987 Akt. Aikens ve ark., 1997) ve diğer fiziksel özür gruplarında (Mandell ve Kellner, 1986 Akt. Aikens ve ark., 1997) depresif  belirtileri azalttığına dair veriler elde edilmiştir.

 

Benzer şekilde, başetme yöntemlerinin öğretildiği müdahale programlarına devam eden MS’ lilerin, fiziksel özürleri artmasına rağmen, yeni durumlarla başa çıkmayı başararak psikolojik sağlıklarını korudukları ya da geliştirdikleri bulunmuştur (Schwartz, 1999).

 

MS olmayanlarla ilişkilerini sürdüren MS hastalarına bakıldığında bu kişilerin genelde özür oranlarının düşük ve genç oldukları,  benlik saygılarının daha çok olduğu ve hafif psikolojik rahatsızlıklar konusundaki puanlarının düşük olduğu görülmüştür (Akt. Maybury ve Brewin, 1984 ).

 

7.TÜRKİYE’ DE  YÜRÜTÜLEN  MS ÇALIŞMALARI

 

7.1 MS’le  İlgili Araştırmalar

 

Türkiye’ de MS’in psikolojik yönleriyle ilgili yapılan araştırma sayısı çok azdır. Bu araştırmalardan üçü MS’li hastalardaki depresyonla, bir tanesi de MS’in nöropsikolojik özellikleriyle ilgilidir.

 

Diba’nın (1995) yaptığı araştırmada 30 MS’li ve 30 kas distrofili hastanın depresyon düzeyleri karşılaştırılmış ve hastalık süresi, hastalık başlangıç yaş ortalaması ve özürlülük dereceleri arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. MS grubundaki depresyon oranı %50, kas distrofili grupta %43.3  olarak bulunmuştur. Her iki grupta hastalık belirtileri ve özürlülük derecesi arttıkça depresyon düzeyinin arttığı gözlenmiştir, dolayısıyla depresyonun MS’in bu grubunda  tepkisel olduğu düşünülmektedir.

 

Diğer araştırmada 30 MS’li hastadan 12’sine distimi ve majör depresyon tanısı konmuştur. Hastalık başlangıç yaşı ile depresyon arasında ilişki gözlemlenmemiştir. Depresyon tanısı alan ve almayan grupların MRI incelemeleri karşılaştırıldığında beyindeki lezyonların yerleri, lezyonların sayısı ve özelliklerinin depresyonla ilişkisi bulunamamıştır (Arıcı, 1997).

 

Emre ve arkadaşlarının (2002) araştırmasında yineleyen–düzelen, ikincil ilerleyen ve birincil ilerleyen tipteki MS hastalarından oluşan 23 kişilik hasta grubu incelenmiş ve 13 hastanın depresyon düzeyinin orta/yüksek, kaygı düzeyinin 16 hastada orta/yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Özür puanları ve depresyon düzeyleri arasında bir ilişki bulunmazken, lezyonları yaygın olan hastaların kaygı ve depresyon düzeylerinin düşük olduğu bildirilmiştir.

 

Yineleyen-düzelen, birincil ilerleyen ve ikincil ilerleyen  MS gruplarının nöropsikolojik ve duygusal durumlarını araştıran Tekdemir (1998), nöropsikolojik fonksiyonlar açısından  gruplar arasında fark bulamamıştır. Hastaların en çok hatırlama konusunda zorluk çektiklerini ve bilgi işleme hızının dikkatle yakından ilgili olduğunu gözlemlemiştir. Bu araştırmada,  sadece hastalığın başlangıç yaşının zayıf şekilde de olsa genel bilişsel fonksiyonları yordadığı belirlenmiştir.Psikolojik yönden de birincil ilerleyen grubun kaygı düzeyi  yineleyen-düzelen gruba oranla daha yüksek bulunurken, kaygının hastalık süresi ve özürle ilişkisi belirlenememiştir.

 

7.2 Multipl Skleroz Dernekleri

 

Türkiye’ deki ilk Multipl Skleroz Derneği 1988’de İzmir’ de kurulmuştur. Onu 1989 yılında İstanbul’ daki dernek izlemiş, Ankara’daki dernek ise 1994 yılında çalışmalarına başlamıştır. En son MS derneği 2001 yılında Bursa’da  açılmıştır. İzmir ve Bursa’daki MS dernekleri  bağımsız, Ankara ise İstanbul MS derneğinin şubesi olarak faaliyet göstermektedir. Bu dört derneğin toplam üye sayısının 1500 civarında olduğu bildirilmiştir.

        

Ankara MS Derneği faaliyetleri arasında şunlar sayılmaktadır: MS hastalarına yönelik sosyal etkinlikler ve gelir getirici yemekler düzenlenmekte, kitapçıklar hazırlanıp dağıtılmakta, bilimsel toplantılar yapılmakta MS’li hastalara, hafta sonları gönüllü öğrenciler tarafından fiziksel tedavi ve rehabilitasyon hizmeti verilmektedir. Geçen yıl hastalara ve hasta yakınlarına, üniversite öğretim üyeleri tarafından  grup terapisi yapılmıştır. Yine geçen yıllarda evden çıkamayan MS’li hastaları ziyaret etmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için gönüllülerden oluşan komisyonlar kurulmuş ancak gönüllü bulmakta güçlük çekildiği için bu hizmet sürekli olamamıştır.

        

MS’i tanıtmak için radyo ve televizyonlarda programların yayımlanması sağlanmaktadır. Mayıs ayının üçüncü haftası MS haftası olarak kutlanmakta ve MS’ liler 19 Mayıs Atatürk’ ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı’ ndaki resmi geçitte yer almaktadır. Bu geçit süresince de televizyonda MS’ le ilgili bilglilerin verilmesi sağlanmakta ve röportajlar yapılmaktadır.

 

Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Türkiye Multipl Skleroz Derneği işbirliği ile MS haftası etkinlikleri kapsamında 20 Mayıs 1998 ve 23 Mayıs 2001 tarihlerinde MS’le ilgili paneller düzenlemiştir.

 

7.3 Türkiye Multipl Skleroz Çalışma Grubu

 

Türkiye Multipl Skleroz Çalışma Grubu, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Okmeydanı SSK Hastanesi, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde  MS’le  ilgili çalışmalar yapan birçok araştırmacıdan oluşmaktadır.

 

Bu çalışma grubu, MS hastaları ile ilgili, kendi içinde oluşturduğu ortak veri  tabanını  kullanarak MS’le ilgili araştırmalar gerçekleştirmekte, araştırmaların yanı sıra, çeşitli  bilimsel etkinlikler düzenlemekte, hastalara yönelik çalışmalar yapmakta ve  MS’le ilgili ortak projeler yürütmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BÖLÜM III

 

 

1. TARTIŞMA VE SONUÇ

        

MS, 19. yüzyılın ilk yarısında tanımlanıp araştırılan bir hastalık olmasına rağmen oluşum nedenleri, tanı konması, etkileri, seyri ve tedavisi konusunda birçok belirsizlikle doludur.

 

Bu belirsizliklerin yanında, zamanla gelişen fiziksel özür de MS’in fiziksel ve psikososyal etkilerinin birçok kronik hastalıktan daha yoğun olarak  görülmesine  neden olmaktadır (Devins ve Seland, 1987; Pakenham ve Stewart, 1997).

 

MS’in psikolojik etkilerinin her hastada değişik ortaya çıkmasına rağmen MS tablosunun bir parçası olarak ele alınması gerektiği (Finger, 1998) belirtilmiş olsa da araştırma ve uygulamada birçok sorunla karşılaşılmaktadır. Öncelikle, özürle ilgili kısımlarda göze çarpan ve kolay ölçülebilir fiziksel özürlerle ilgilenildiği hastanın psikolojik ve sosyal sorunlarına gereken önemin verilmediği (Feinstein, 1997) dolayısıyla MS’ in psikolojik etkileri hakkında hastanın bilgisi olmadığı, tedavi almadığı, bu durumun da hasta ve hasta yakınları için ağır duygusal yükler oluşturduğu bilinmektedir (Rodgers ve Bland, 1996).

        

Henüz kesin bulgular olmamasına rağmen stresin ve ağır duygusal problemlerin MS’in hem başlangıcı hem de ataklarının tetikleyici faktörü olduğuna dair  verilerden hareketle, MS’ in yarattığı psikososyal sorunların araştırılması ve tedavi edilmesi ayrıca önem kazanmaktadır.

 

MS’in psikolojik ve sosyal etkilerinin araştırıldığı çalışmalara bakıldığında depresyon, patolojik gülme ve ağlama, öfori, bipolar bozukluklar, intihar, bilişsel sorunlar, cinsel sorunlar, başetme yöntemleri ve psikolojik uyum konuları göze çarpmaktadır. Ancak, depresyon dışındaki alanlardaki çalışmalar sayıca azdır ve MS’ in doğasındaki belirsizlik bu alandaki araştırma sonuçlarına da yansımaktadır.

 

MS’li hastalardaki depresyonun, MS’in  fiziksel belirtileriyle depresyon belirtilerinin örtüşmesinden dolayı diğer nörolojik hastalıklara sahip kişilerden daha yüksek bulunması, depresyonun MS’ in atak dönemiyle ilişkisi, MS gibi kronik bir hastalığa ve getirdiği sorunlara duygusal bir tepki olup olmadığı ve  MS’in kendisinin veya semptomları kontrol altında tutmak için kullanılan ilaçların yarattığı   nörolojik değişimlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair soruların yanıtlanması gibi konular depresyon araştırmalarının diğer alanlardan sayıca daha çok olmasını sağlamıştır.

 

Araştırmacıları depresyon konusuna yönelten başka bir nedenin,  genel popülasyonda da depresyona çok sık  olarak rastlanması, depresyonun MS’li hastalarının diğer psikolojik rahatsızlıklara oranla dışardan farkedilmesinin  daha kolay olması ve geliştirilmiş depresyon ölçeklerinin bulunması olduğu düşünülmektedir.

 

MS’li hastalardaki depresyon konusunda bir noktanın vurgulanması önem taşımaktadır: Majör depresyon ölçütlerine uymasa da  MS hastalarının yarısından fazlasının  moral bozukluğu, üzüntü, öfke, çabuk sinirlenme gibi duygu kontrolüne yönelik sorunlar yaşadıkları bildirilmiştir (DeSimone ve ark., 1990 Akt. Foley ve ark., 1992; Minden ve ark., 1987 Akt. Feinstein ve Feinstein, 2001).

 

Yaşamlarını etkileyen duygusal sorunlar yaşayan MS grubu tanı almadıkları için, ilaç tedavisi ya da psikoterapiye yönlendirilmemekte bu nedenle de hastaların hem yaşam kalitesi düşmekte hem de tedavi edilmeyen bu sıkıntıların zamanla daha büyük sorunlara yol açma riski artmaktadır (Feinstein  ve Feinstein, 2001).

 

MS’ in yarattığı diğer psikolojik etkiler olan patolojik gülme ve ağlama, öfori, bipolar bozukluklar ve intihar hakkındaki araştırma sayısı oldukça azdır. Hastanın sosyal ortamlarda duygu kontrolünü kaybederek zor duruma düşmesi, öforiden dolayı MS’in yarattığı sorunları gerçekçi değerlendirememesi ve gerekli tedavi yollarına gitmemesi gibi yaşamını zorlaştıran sorunlarla karşılaşması ya da mücadele etmekten vazgeçerek intihar etmesi MS araştırmalarının, MS’e yönelik spesifik tanı yöntemleri geliştirmenin uygulamaya dönük çok önemli sonuçları olduğunu göstermektedir.

 

MS’in getirdiği psikolojik  etkileşim içinde olan ve zaman zaman MS’li hastaların yaşamlarının tüm alanlarında olumsuz etkisi yoğun olarak hissedilen bir başka konu MS’li hastaların yaklaşık yarısını etkileyen bilişsel sorunlardır.

 

 Bilişsel sorunları olan MS’li kişiler sosyal yaşamlarında  da büyük zorluklar yaşamaktadır çünkü çevresindeki kişiler bilişsel sorunları olan MS’liyi, unutkanlık, sözel akıcılığın aksaması, görsel- mekansal algı gibi alanlardaki sorunlardan dolayı kafası karışık olarak tanımlamaktadır (Rao ve ark., 1991b).

Yine, bilişsel sorunları olan MS’lilerin  fiziksel özürleri aynı oranda olsa bile, bilisşel sorunları olmayan MS’li hastalara göre, boş  zaman ve sosyal aktivitelere daha az katıldıkları, ev yaşamlarında daha çok zorluk yaşadıkları ve birçoğunun çalışmadığı bildirilmektedir(Kesselring ve Klement, 2001).

 

MS’in tanı aşamasında, hastanın ve hasta yakınlarının MS’le birlikte görülebilecek bilişsel, psikolojik ve sosyal  sorunlar hakkında bilgilendirilmesi büyük önem kazanmaktadır. MS’li kişinin yaşadığı belirtilerin ne olduğunu anlamak için başvuracağı ilk kişi büyük bir olasılıkla doktor olacaktır. Dolayısıyla, doktorların MS’li kişinin yaşayacağı sadece fiziksel sorunlar konusunda değil, psikososyal, bilişsel ve diğer alanlardaki sorunlar hakkında bilgi sahibi olması, hastayı ve hasta yakınlarını bilgilendirmesi ve yönlendirmesi MS’li hastanın yaşayacağı problemlerin hafifletilmesi, çözülmesi ya da ilerde oluşabilecek başka sorunların önlenmesi açısından ilk adım olacaktır.

 

         MS hastalarıyla yapılan kişisel görüşmelerde genellikle bilinen bir hastalık olmadığı için, MS hastaları konuşma, yürüme ya da dışardan farkedilebilen diğer fiziksel sorunlarından dolayı yanlış anlaşıldıklarını (örneğin sallanarak yürüdükleri ya da konuşmalarındaki bozukluktan dolayı sarhoş zannedildikleri) ve diğer insanların zaman zaman kötü davranabildiklerini bildirmişlerdir. Bu nedenle, MS konusunda sadece profesyonellerin değil halkın da bilgilendirilmesi altı çizilmesi gereken noktalardan biridir.

 

Başetme yöntemlerinin etkinliği konusunda genel düşünce duygu odaklı ve pasif  başetme yöntemlerinin uyumu olumsuz etkilediği yönündedir. MS’li hastaların başetme yöntemleri incelendiğinde, duygu odaklı başaçıkma yöntemlerinin MS’in fiziksel sorunları alanındaki uyuma olumlu etkiler yaptığı bulunmuştur.Bu bulgudan hareketle, başa çıkma yöntemlerinde duygunun rolünün azımsanmaması (Pakenham ve Stewart, 1997), hastalıkların yarattığı sorunları gidermede duygusal boyutu işin içine katmadan sadece mekanik çözümlere yönelinmemesi gerekmektedir (Lazarus, 1985 Akt. Pakenham ve Stewart, 1997).

MS araştırmaları incelenirken  göze çarpan bir nokta, MS erkeklere oranla kadınlarda daha çok görülmesine rağmen kadınların MS’le birlikte yaşadıkları sorunlara çok az değinilmiş olmasıdır. Bir başka deyişle, iş, ev ve diğer alanlarda yüklenilen toplumsal roller nedeniyle MS’li kadınlar daha büyük bir stres altında yaşamaya devam etmektedir. Bu konuda kadın ve erkeklerin yaşadığı sorunların ayrıştırılması sorunların çözümünü daha açık hale getirebilecektir.

 

Türkiye’deki tıp fakültelerinde ve hastanelerde MS’li hastanın  yaşadığı sorunlara yönelik bölümlerde tanı ve tedavi hizmetleri verilmekte ve ilgili  alanlarda da araştırmalar yapılmaktadır. Fakat MS’ in psikolojik ve sosyal sorunlarıyla ilgili ulaşılabilen araştırma sayısı sadece dörttür. Ülkemizde sayıları, MS’le ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından  35-40 bin olduğu tahmin edilen MS’li hastalar hakkında araştırmalar yapılarak hastaların demografik ve  psikolojik  profili ortaya çıkarılmasına, yeni ölçeklerin geliştirilmesine ve yurtdışı kaynaklı ölçeklerin standardizasyonunun yapılmasına ve kültürel ve toplumsal yapının  MS’li hasta üzerinde yaptığı etkilerin belirlenmesine gereksinim vardır.

 

MS araştırmaları incelendiğinde göze çarpan bir başka nokta genellikle hastalıklara odaklanılmış olmasıdır. Her türlü olumsuz koşullara rağmen duygudurum bozukluğu ya da başka rahatsızlık geçirmeden veya  kendini hemen toparlayarak eski sağlığına kavuşan, yaşam boyu beklenen kişisel gelişimine devam eden bireyler hakkında pek araştırma yapılmamıştır.

 

Kendini “korumuş” ya da  MS’in getirdiği zorluklara rağmen çabuk toparlanmış kişilerle ilgili az sayıdaki araştırmadan biri, Mohr ve arkadaşlarının (1999) tarafından yapılmıştır. Bu araştırmada, MS’li hastaların azımsanamayacak kadar büyük bölümünün MS’in getirdiği zorluklardan da olumlu çıkarımlar yaptıkları bildirilmiştir.

 

MS’li kişilerdeki hangi güçlü ya da esnek yanların hangi süreçlerden geçerek koruyucu bir etki yaptıklarına yönelik araştırmalar, psikolojik rahatsızlıklar geçirenler için düzenlenecek müdahale programlarına da önemli veriler sağlayacak ve MS’e rağmen olumlu yaşantıların imkansız olmadığı mesajı MS hastalarına verilebilecektir. Böylece, MS’li hastalara yönelik psikoterapiler ya da diğer müdahale programları MS’li kişinin yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunacaktır.

 

         MS’in  beraberinde getirdiği psikolojik ve sosyal sorunlar MS’ li kişilerin yaşamlarını zorlaştırmakta ve fiziksel sorunların da artmasına neden olmaktadır. Bazen önemsenmeyen ya da gözden kaçabilen psikolojik rahatsızlıklar ve MS’li kişinin yaşamına yansıyan olumsuzluklar hakkında çok yönlü araştırmalar yapılması gerekmektedir.

 

2. ÖNERİLER

 

MS’in psikososyal yönleriyle ilgili araştırmaların verilerine dayanılarak araştırmaya, müdahale programlarına ve Türkiye’de bu konuda neler yapılabileceğine yönelik aşağıdaki  öneriler belirlenmiştir:

        

         Türkiye’de MS’in psikolojik ve sosyal etkileri  konusunda yaşanan en büyük sıkıntı bu alanda araştırma sayısının çok az olmasıdır. MS’li kişinin günlük ve duygusal yaşam alanlarındaki değişimlerin ve sorunların belirlenmesi gerekmektedir.

        

         Bunun için de atılması gereken ilk adım araştırmaların arttırılması olacaktır.Türkiye’deki araştırma projeleri, yurtdışında yapılan MS  araştırmalarında karşılaşılan sorunlar dikkate alınarak şekillendirilmelidir. Araştırma sonuçlarının tüm MS’lilerin sorunlarını yansıtabilmesi yani MS popülasyonuna genellenebilirliğinin sağlanması için şu noktalar gözönünde bulundurulmalıdır:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MS’le ilgili  ikinci grup öneriler müdahale programlarına yöneliktir. Türkiye’deki müdahale programları, genellikle derneklerde veya hastanelerde bireysel ve grup psikoterapileri şeklinde olduğundan bu programlardan MS’li hastaların büyük bir kısmı yararlanamamaktadır. Bu nedenle;

 

 

 

 

 

 

         Üçüncü grup önerilerde ise özellikle bu alanda çalışan nörolog, psikiyatrist ve psikolog gibi çeşitli meslek gruplarının hizmetiçi eğitimlerinde ve mesleki uygulamaları sırasında gözönünde bulundurulması gereken noktalar yer almaktadır:

 

 

 

MS’li kişilerin yaşadıkları en büyük sorunlardan biri, MS bilinen bir hastalık olmadığı için, çevredekiler tarafından davranışlarının anlaşılamaması yönündedir. MS’in tanıtımı, geniş kitlelerin bu konuda bilgilendirilmesi, MS konusunda farkındalık ve duyarlılık yaratılması gerekmektedir. Bu yönde Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı;

 

·        MS hakkında tanıtıcı filmler, kitapçıklar ve broşürler hazırlatmalıdır.

 

·        MS’in tanıtımı, erken tanısı, MS’lilerin mesleki ve tıbbi rehabilitasyonu,

sosyal hayata uyumları ve katılımları gibi konularda yapılacak araştırma projeleri ve diğer etkinliklere destek vermelidir.

 

·         MS alanında çalışan araştırmacılar ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği ve koordinasyon sağlayarak, MS’in yarattığı özür ve çözüm yolları  konusunda ulusal ve uluslararası gelişmeleri izlemeli ve MS konusunda çalışan kurumlar arasında bilgi akışını sağlamalıdır.

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

Aikens, J.E., Fischer, J.S., Namey, M. & Rudick, R.A. (1997). A replicated prospective investigation of life stress, coping and depressive symptoms in multiple sclerosis. Journal of Behavioral Medicine, 20(5), 433-445.

 

Aikens, J.E., Reinecke, M.A., Pliskin, N.H., Fischer, J.S., Wiebe, J.S., McCracken, L.M. & Taylor, J.L. (1999). Assessing depressive symptoms in multiple sclerosis: Is it necessary to omit items from the original Beck Depression Inventory? Journal of Behavioral Medicine, 22(2),127-142.

 

Aldwin, C.M. & Revenson, T.A. (1987). Does coping help? A reexamination of the relation between coping and mental health. Journal of Personality and Social Psychology.

 

Allen, D.N., Goldstein, G., Heyman, R.A.,Rondinelli, T. (1998). Teaching memory strategies to persons with Multiple Sclerosis. Journal of Rehabilitaton Research & Development, 35(4), 405-411.

 

Amerikan Psikiyatri Birliği. (1994). Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı (4.Baskı) (Çev. Köroğlu, E.). Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

 

Arıcı, A. (1997). Multipl Skleroz’lu hastalarda depresyon gelişimini etkileyen faktörlerin incelenmesi. Yayınlanmamış uzmanlık tezi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul.

 

 

 

Barak, Y., Achiron, A.,  Elizur, A., Gabbay, U., Noy, S., & Sarova-Pinhas, I. (1996). Sexual dysfunction in relapsing-remitting multiple sclerosis: Magnetic Resonance Imaging, clinical and psychological correlates. Journal of Psychiatry and Neuroscience, 21(4), 255-258.

 

Barnwell, A.M. & Kavanagh, D.J. (1997). Prediction of psychological adjustment to multiple sclerosis. Social Science & Medicine, 45(3), 411-418.

 

Basso, M.R., Beason-Hazen, S., Lynn, J., Rammohan, K. & Bornstein, R.A. (1996). Screening for cognitive dysfunction in multiple sclerosis. Archives of Neurology, 53, 980-984.

 

Beatty, W.W., Paul, R.H., Wilbanks, S.L., Hames, K.A., Blanco, C.R., & Goodkin, D.E. (1995). Identifying multiple sclerosis patients with mild or global cognitive impairment using the Screening Examination For Cognitive Impairment (SEFCI). Neurology,45, 718-723.

 

Carlyle, I.P. (1997). Multiple sclerosis: a geographical hypothesis. Medical Hypotheses, 49, 477-486.

 

Carton, H. (1996). Multiple sclerosis:  A historical review with emphasis  on the last 20 years. Acta Neurologica Belgica, 96, 224-227.

 

Casetta, I. & Granieri, E. (2000). Prognosis of multiple sclerosis: Environmental factors. Neurological Science, 21,  839- 842.

 

Chandler, B.J. &  Brown, S. (1998). Sex and relationship dysfunction in neurological disability. Journal of Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry, 65, 877-880.

 

Compston, A. (1988). The 150th anniversary of the first depiction of the lesions of multiple sclerosis. Journal of Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry, 51, 1249-1252.

 

 

Cook, S.D. (1998). Multiple sclerosis. Archives of  Neurology, 55, 421-423.

 

Dalos, N.P., Rabins, P.V., Brooks, B.R. & O’Donnell, P. (1983). Disease activity and emotional state in multiple sclerosis. Annals of Neurology, 15, 573-577.

 

Dark, F.L., McGrath J.J. & Ron, M.A. (1996). Pathological laughing and crying. Australian and New Zealand Joırnal of Psychiatry, 30, 472-479.

 

Demaree, H.A., DeLuca, J., Gaudino E.A. & Diamond, B. (1999). Speed of Information processing as a key deficit in multiple sclerosis: Implications for rehabilitation. Journal of Neurology, Neurosurgery and Psychiatry, 67, 661-663.

 

Devins, G. M. & Seland, P.T. (1987). Emotional impact of multiple sclerosis: Recent findings and suggestions for future research. Psychological Bulletin, 101(3), 363-375.

 

Dhossche, D.M. & Shevitz, S.A. ( 1999). Assessment and importance of personality disorders in medical patients:An Update. Southern Medical Journal, 92(6), 546-556.

 

Diba, A. M. (1995). Multipl Skleroz’daki depresyonun gelişiminde etkili olan faktörlerin araştırılması. Yayımlanmamış uzmanlık tezi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul.

 

Dupont, S. (1997). Multiple Sclerosis. Baum, A., Newman, S., Weinman, J., West, R., McManus, C. (Eds.) Cambridge Handbook of Psychology, Health and Medicine.(s.538-539). Cambridge: Cambridge University Press.

 

Emre, U., Ergün, U., Yıldız, H., Gedikoğlu, Ü., Vargel, S., Gürel, D., İnan, L.E. (2002). Multipl Skleroz’da Depresyon. Yayınlanmamış Araştırma Raporu. Ankara Hastanesi.

 

Evers, K.J. & Karnilowicz, W. (1996). Patient attitude as a function of disease state in multiple sclerosis. Social Science and Medicine, 43(8), 1245-1251.

 

Feinstein, A. & Feinstein, K. (2001). Depression associated with multiple sclerosis Looking beyond diagnosis to symptom expression. Journal of Affective Disorders, 66, 193-198.

 

Feinstein, A. (1997). Multiple sclerosis, depression, and suicide. British Medical Journal, 315(7110), 691-692.

 

Feinstein, A. F., Feinstein, K., Gray, T., & O’Connor, P. (1997). Prevalence and neurobehavioral correlates of pathological laughing and crying in multiple sclerosis. Archives of Neurology, 54, 1116-1121.

 

Finger, S.(1998). A happy state of mind. A history of mild elation, denial of disability, optimism, and laughing in Multiple Sclerosis. Archives of Neurology, 55, 241-250.

 

 

 

 

Foley, F.W., Traugott, U., LaRocca, N.G., Smith, C.H., Perlman, K.R., Caruso, M.S., & Scheinberg, L.C. (1992). A prospective study of depression and immune dysregulation in multiple sclerosis. Archives of Neurology, 49, 238-244.

 

Foong, J., Rozewicz, L., Chong, W.K., Thompson, A.J., Miller, D.H.,& Ron, M.A. (2000). Journal of Neurology, 247, 97-101.

 

Fournier, M., de Ridder,T. & Bensing, J. (1999). Optimism and adaptation to multiple sclerosis: What does optimism mean? Journal of Behavioral Medicine, 22(4), 303-326.

 

Fredrikson, S. & Kam-Hansen, S. (1989). The 150-year anniversary of MS: Does its early history give an etiological clue? Perspectives in Biology and Medicine, 3282, 237-243.

 

Good, K., Clark, C.M., Oger, J., Paty D. & Klonoff, H. (1992). Cognitive impairment and depression in mild multiple sclerosis. Journal of Nervous & Mental Disease. 180 (11), 730-732.

 

Goodin, D.S., Ebers, G.C., Johnson, K.P., Rodriguez, M., Sibley, W.A. & Wolinsky, J.S. (1999). The relationship of MS to physical trauma and psychological stress. Report of the Therapeutics and Technology Assessment Subcommittee of the American Academy of Neurology, 52, 1737-1745.

 

Grant, I., Brown, G.W., Harris, T., McDonald, W., I., Patterson, T., Trimble, M., R. (1989). Severely threatening events and marked life difficulties preceding onset or exacerbation of multiple sclerosis. Journal of Neurology, Neurosurgery and Psychiatry, 52, 8-13.

 

Haas, L.F. (1999). Multiple sclerosis. Journal of Neurology, Neurosurgery & Psychiatry, 66 (2), 237.

 

Herndon, R.M. (1990). Cognitive deficits and emotional dysfunction in multiple sclerosis. Archives of Neurology, 47,18.

 

İdiman, E., & Kuray, Ş.(2001). Klinik.Evinizin Doktoru: Multiple Skleroz (MS): http://www.sahikuray.homestead.com/files/01_hst_MS.htm (07.09.2001).

 

Jean, V.M., Robert, H.P., & Beatty, W.W. (1999). Psychological and neuropsychological predictors of coping patterns by patients with multiple sclerosis. Journal of Clinical Psychology, 55 (1), 21-26.

 

Johnson, S. K., Deluca, J. & Natelson, B. H. (1996). Depression in fatiguing illness: Comparing patients with chronic fatigue syndrome, multiple sclerosis and depression. Journal of Affective Disorders, 39, 21-30.

 

Kesselring, J. & Klement, U. (2001). Cognitive and affective disturbances in multiple sclerosis. Journal of Neurology, 248, 180-183.

 

Kleespies, P.M., Hughes, D.H. & Gallacher, F.P. (2000). Suicide in the medically and terminally ill: Psychological and ethical considerations. Journal of Clinical Psychology, 56 (9), 1153-1171.

 

Kremenchutzky, M., Cottrell, D., Rice G., Hader, W., Baskerville, J., Koopman, W. & Ebers, G.C. (1999). The natural history of multiple sclerosis: A geographically based study. 7. Progressive-relapsing and relapsing-progressive multiple sclerosis: a re-evaluation. Brain, 122, 1941-1949.

 

Krupp, L.B., Sliwinski, M., Masur, D.M., Friedberg, F. & Coyle, P.K. (1994). Cognitive functioning and depression in patients with chronic fatigue syndrome and multiple sclerosis. Archives of Neurology, 51, 705-710.

 

Lublin, F.D. & Reingold, S.C. (1996). Defining the clinical course of multiple sclerosis: Results of an international survey. Neurology, 1996, 46, 907- 911.

 

Martinelli, V. (2000). Trauma, stres and multiple sclerosis. Neurological Science, 21, 849-852.

 

Maybury, C.P. & Brewin, C.R. (1984). Social relationships, knowledge and adjustment to multiple sclerosis. Journal of Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry, 47, 372-376.

 

McIvor, G.P., Riklan, M. & Reznikoff, M. (1984). Depression in multiple sclerosis as a function of length and severity of  illness, age, remissions, and perceived social support. Journal of Clinical Psychology, 40(4), 1028-1033.

 

Minden, S. L. & Schiffer, R. B. (1990). Affective disorders in multiple sclerosis. Review and recommendations for  clinical research. Archives of Neurology, 47, 98-104.

 

Mohr, D.C. & Cox, D. (2001). Multiple Sclerosis: Empirical literature for the clinical health psychologist. Journal of Clinical Psychology, 57(4), 479-499.

 

 

 

 

Mohr, D.C., Goodkin, D.E., Bacchetti, P., Boudewyn, A.C., Huang, L., Marietta, P., Cheuk, W. & Dee, B. (2000). Psychological stress and the subsequent appearance of new brain MRI lesions in MS. Neurology, 55, 55-61.

 

Mohr, D.C., Leah, P.D., Russo, D., Pinn, J., Boudewyn, A.C., Likosky, W., & Goodkin, D.E. (1999). The psychosocial impact of multiple sclerosis: Exploring the patient’s perspective. Health Psychology, 18(4), 376-382.

 

Mohr, D.C., Goodkin, D.E., Likosky, W., Beutler, D., Gatto, N., & Langan, M.K. (1997). Identification of Beck Depression Inventory items related to multiple sclerosis. Journal of Behavioral Medicine, 20(4), 407-414.

 

Nosek, M.A., Rintala, D.H., Young, M.E.,  Howland, C.E., Foley, C.C., Rossi, D. & Chanpong, G. (1996). Sexual functioning among women with physical disabilities. Archives of Physical Medicine and Rehabilitation, 77, 107-115.

 

Olcay, L., Renda, Y., Bakkaloğlu, A., Topçu, M., Diren, B. & Besim, A. (1994). Multiple sclerosis in a six-year-old boy (case report). The Turkish Journal of Pediatrics, 36, 81-85.

 

Pakenham, K.I. (1999). Adjustment to multiple sclerosis. Application of a stress and coping model. Health Psychology, 18(4), 383-392.

 

Pakenham, K.I. & Stewart, C.A. (1997). The role of coping in adjustment to multiple sclerosis-related adaptive demands. Psychology, Health & Medicine, 2(3), 197-212.

 

Patten, S.B. & Metz, L.M.(1997). Depression in multiple sclerosis. Psychotherapy & Psychosomatics, 66, 286-292.

 

Pender, M.P. (2000). Multiple sclerosis. Medical Journal of Australia, 172, 556-562.

 

Peyser, J.M., Rao, S.M., LaRocca, N.G. & Kaplan, E. (1990). Guidelines for neuropsychological research in Multiple Sclerosis. Archives of Neurology, 47, 94-97.

 

Rabins, P.V., Brooks, B.R., O’ Donnell, P., Pearlson, G.D., Moberg, P., Jubelt, B., Coyle, P., Dalos, N. & Folstein, M.F. (1986). Structural brain correlates of emotional disorder in multiple sclerosis. Brain, 109, 585-597.

 

Rao, S.M. (1988). Mood Disorder in Multiple Sclerosis. Archives of Neurology, 45, 247-248.

 

Rao, S.M., Huber, S.J., & Bornstein, R.A. (1992). Emotional changes with multiple sclerosis and Parkinson’s disease. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 60 (3), 369-378.

 

Rao, S.M., Leo, G.J., Bernardin, L. & Unverzagt, F. (1991a). Cognitive dysfunction in multiple sclerosis. I. Frequency, patterns, and prediction. Neurology, 41, 685-691.

 

Rao, S.M., Leo, G.J., Ellington, L., Nauertz, T., Bernardin, L. & Unverzagt, F. (1991b). Cognitive dysfunction in multiple sclerosis. II. Impact on employment and social functioning. Neurology,41, 692-696.

 

Rodgers, J. & Bland, R. (1996). Psychiatric manifestations of multiple sclerosis:A review. Canadian Journal of Psychiatry, 41, 441-445.

 

Ruggieri, M., Polizzi, A., Pavone, L. & Grimaldi, L.M.E. (1999). Multiple sclerosis in children under 6 years of age. Neurology, 53, 478-484.

 

Samelson, D. & Hannon, R. (1999). Sexual desire in couples living with chronic medical conditions. Family Journal, 7(1), 29-39.

 

Schiffer, R.B. & Wineman, M. (1990). Antidepressant pharmacotherapy of depression associated with multiple sclerosis. American Journal of Psychiatry, 147(11), 1493-1497.

 

Schubert, D.S.P. & Foliart, R.H. (1993). Increased depression in multiple sclerosis patients. A meta-analysis. Psychosomatics, 34(2), 124-130.

 

Schwartz, C.E. (1999). Teaching coping skills enhances quality of life more than peer support:Results of a randomized trial with multiple sclerosis patients.  Health Psychology,18 (3), 211-220.

 

Schwartz, C.E. & Sendor, R.M. (1999). Helping others helps oneself: response shift effects in peer support. Social Science & Medicine, 48, 1563-1575.

 

Schwartz, C.E., Coulthard-Morris, L., Zeng, Q. & Retzlaff, P.(1996). Measuring self- efficacy in people with multiple sclerosis. A validation study. Archives of Physical Medicine and Rehabilitation, 77, 394-398.

 

Schwartz, C.E., Foley, F. W., Rao, S.M., Bernardin, L.J., Lee, H. & Genderson, M.W. (1999). Stress and course of disease in multiple sclerosis. Behavioural Medicine, 25(3), 110-117.

 

Simone, I.L., Carrara, D., Tortorella, C., Ceccarelli, A. & Livrea, P. (2000). Early onset multiple sclerosis. Neurological Science, 21, S861-S863.

 

Skegg, K., Corwin, P.A. & Skegg, D.C.G. (1988). How often is multiple sclerosis mistaken for a psychiatric disorder? Psychological Medicine, 18, 733-736.

 

Smith, S.J. & Young, C.A. (2000). The role of affect on the perception of disability in multiple sclerosis. Clinical Rehabilitation, 14(1), 50-56.

 

Stenager, E.N., Koch-Henriksen, N. & Stenager, E. (1996). Risk factors for suicide in multiple sclerosis. Psychotherapy and Psychosomatics, 65(2), 86-90.

 

Stenager, E.N., Stenager, E., Koch-Henriksen, N., Bronnum-Hansen, H., Hyllested, K., Jensen, K. & Bille-Brahe, U. (1992). Suicide and multiple sclerosis: an epidemiological investigation. Journal of Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry, 1992, 55, 542-545.

 

Sullivan, M.J.L., Mikail, S. & Weinshenker, B. (1997). Coping with a diagnosis of multiple sclerosis. Canadian Journal of Behavioural Science, 29(4), 249-257.

 

Tekdemir, G. (1998). Neuropsychological correlates of Multiple Sclerosis. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul.

 

Verhaak, P.F.M. (1997). Somatic disease and psychological disorder. Journal of Psychosomatic Research, 42(3), 261-273.

 

Walsh, A., & Walsh, P.A. (1989). Love, self-esteem, and multiple sclerosis. Social Science and Medicine, 29(7), 793-798.

 

Walsh, P.A., & Walsh, A. (1987). Self-esteem and disease adaptation among multiple sclerosis patients. The Journal of Social Psychology, 127, 669-671.

 

Warren, S., Warren, K.G. & Cocklerill, R. (1991). Emotional stress and coping in multiple sclerosis (MS) exacerbations. Journal of Psychosomatic Research, 35(1), 37-47.